Değerli misafirler,

Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Enerji sektöründe liberalleşme; şeffaflığın temini, rekabet ortamında verimliliğin artırılması, yeni teknolojiler yardımıyla enerji hizmetlerinin çeşitlendirilmesi ve özel sektörün katılımını sağlayarak ülke kalkınması ve refah düzeyindeki artışın sürükleyici bir şekilde işlemesine uygun bir ortam hazırlayacaktır.

Bilindiği gibi, Türkiye’nin liberal ekonomiye geçiş çalışmaları içinde piyasaların serbestleştirilmesi 80’li yılların başında somut bir görünüm almış olup, Sermaye Piyasası Kurumu kurulmuş ve ilgili mevzuat geliştirilerek sermaye piyasasına işlerlik kazandırılmıştır. Bunu izleyen yıllarda kamunun elindeki tesis ve şirketlerin özelleştirilmesi için kanunlar yürürlüğe konmuştur. Serbest piyasanın en büyük gereği olan rekabetin düzenlenmesi amacıyla Rekabet Kanunu çıkarılmış ve piyasalarda rekabeti düzenleyecek Rekabet Kurumu çalışmaya başlamıştır.

Enerji sektöründe ise faaliyetler Kamu Hukuku kapsamında yürütülmekteydi. Tekelci bir niteliğe sahip bu yapıda; kamu tek alıcı ve satıcı konumundaydı. Bu yapı içerisinde, sanayicilerimize ve diğer tüm tüketicilere, gerçek maliyetleri yansıtmayan ve tüm yurt genelinde abone grupları bazında tek tip tarife uygulanmak zorunda kalınmıştır. Nitekim devlet tekilinde yürütülmüş olan faaliyetler devletin yatırım imkanlarının yetersiz kalması nedeniyle bu sektörde de özelleştirmeyi kaçınılmaz hale getirmiştir.

Avrupa Birliği’yle bütünleşme sürecinde, uygulamada kazanılan deneyimler, AB ülkelerinde enerji piyasalarının serbestleştirilmesinde sağlanan başarılar, ülkemizde de bu yöndeki sürece ivme kazandırmıştır.

Özel sektörün enerji piyasasına katılımına imkan sağlayacak mevzuat değişiklikleri yapılarak 1990’lı yılların sonlarından itibaren, daha kapsamlı bir mevzuat hazırlanması gündeme gelmiştir.

Enerji sektörünün rekabete dayalı bir piyasa yapısına kavuşturulmasına yönelik çalışmalar ülkemizin artan enerji talebi ile Avrupa Birliği normlarına uyumun ve küresel ekonomi ile bütünleşme sürecinin gereği olan serbest rekabeti öngören en önemli düzenlemeler, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve 4646 sayılı doğal Gaz Piyasası Kanunu ile gerçekleştirilmiştir. Bu Kanunların hazırlanmasında, AB’nin elektrik ve doğal gaz iç piyasalarının oluşturulmasına yönelik 96/92 ve 98/30 sayılı Direktifleri ile uyumlu bir yapıda olmalarına dikkat edilmiştir.

Elektrik ve doğal gaz piyasalarını düzenleyen yasal çerçeve özet olarak şu unsurları içermektedir:

  • Piyasada gerçek maliyetleri yansıtan bir fiyatlandırma yapısının oluşturulması,
  • Ticaretin ikili anlaşmalar kapsamında gerçekleştirilmesi,
  • Serbest tüketicilere tedarikçilerini seçme hakkı tanınması,
  • Bu hususları düzenleyecek ve izleyecek bağımsız bir Kurumun oluşturulması,
  • Piyasa faaliyetlerinin lisans almak suretiyle yürütülmesi,

olarak özetlenebilir.

Elektrik Piyasası Kanunu özet olarak, özel sektör yatırımcılarından oluşmuş şeffaf, rekabetçi bir piyasanın oluşturulması, elektrik enerjisi üretimi, iletimi, dağıtımı ve satışı için, güvenilir ve ekonomik altyapının oluşturulmasını hedeflemektedir.

Doğal Gaz Piyasası Kanunu ise özet olarak, BOTAŞ’ın tekel konumu kaldırılarak, doğal gazın kaliteli, güvenli, ekonomik ve rekabet ortamında kullanıcılara sunumuna yönelik şeffaf, taraflar arasında ayrım gözetmeyen, istikrarlı ve Özel Hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecek serbest bir piyasa oluşturulmasını hedeflemektedir. Piyasanın izlenmesi ve denetlenmesi, teknik, hukuki ve mali denetim faaliyetlerinin yürütülmesi, anlaşmazlıkların çözümlenmesi ve gerekli yaptırımların uygulanmasından da bağımsız bir kurum olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu sorumlu olacaktır.

Yeni piyasa yapısında, bu güne kadar ülkemizde uygulama alanı olmayan toptan satış, perakende satış, perakende satış hizmeti ve ithalat-ihracat gibi yeni iş kollarına da faaliyet imkanı yaratılmıştır.

Değerli katılımcılar, Enerji sektörüne ilişkin olarak sürdürülen reform çalışmaları yasal bir değişiklik olmanın ötesinde önemli anlamlar taşımaktadır. Mevcut yapının değişikliği anlamını da taşıyan reformla; sektörün fiziki ve yasal altyapısının yanı sıra kaçınılmaz olarak zihniyetlerin, anlayışların ve bakış açılarının da değişmesi, yenilenmesi gerekmektedir. Kısacası hepimize önemli görevler düşmektedir.

Çağdaşlığın ve kalkınmanın bir simgesi olan elektrik enerjisinin tüm ülke sathında vatandaşın, sanayi ve tarımın ihtiyaçları için emre amade tutulması, her şeyden önce “Ulusal Elektrik Sistemi” olarak anılıp ülke genelinde yaygın bir yerleşimi ve şebeke ağı olan üretim-iletim hizmetlerindeki kalite ve devamlılığa bağlı bulunmaktadır.

Elektrik enerjisi arzının emniyetli olarak temini, yerli kaynaklarımızın geliştirilmesini ön plana çekmektedir. Ülkemizde mevcut linyit, taşkömürü, hidrolik, gaz ve diğer kaynakların en kısa zamanda geliştirilerek üretime katılması gerekmektedir. Enerji talebimizin mümkün olduğu ölçüde yerli kaynaklarla karşılanması için gerek kamu, gerekse özel sektörce, bilinen kaynakların en ekonomik ve maksimum faydayı sağlayacak şekilde değerlendirilmesi ve yeni kaynakların geliştirilerek bir an önce üretime geçirilmesi gerekliliği kanısındayım.

Geçmiş yıllarda edindiğimiz tecrübeler ışığında, ülkemizdeki talep gelişimi incelendiğinde, geçmişte yaşanan sıkıntıların tekrar yaşanmaması için, tüm kesimlerin üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir. Bu kapsamda Kuruluşumuz üstlendiği sorumluluğun önem ve bilinciyle faaliyetlerini büyük bir titizlik ve özverili hizmet anlayışıyla sürdürmektedir.

Tüm katılımcılara saygılar sunar, teşekkür ederim.

Leave a comment